31 Mayıs 2009 Pazar

Siber-Rezalet

Sanal alem demişlerdi, uzağı yakın, yakını uzak kılan ağ. Dünyanın dört bir yanından insanlar bir araya gelip iletişim kuruyordu; mahalleler, şehirler hatta ülkeler sınır olmaktan çıkmıştı. 21. yüzyılın en önemli olgularından biriydi internet, hayatlarımızı kökten değiştirmiş, ADSL’siz bir yaşam düşünülemez hale gelmişti. Ben napıyordum peki, bu önemli icadı Mynet’ten oyun oynamak, Youtube’dan komik video izlemek ve Livescore’dan maç sonuçlarını takip etmek için kullanıyordum ancak. İnternetin sosyal hayatıma tek katkısı VCDcilere gidip kimseye çaktırmamaya çalışarak “Abi porno var mı” deme utancını ortadan kaldırmasıydı. Çok uğraştım siber ortamlara akmak, yeni aşklara yelken açmak için fakat erkek olduğumdan dolayı baştan kaybediyordum. Kızlar sürekli kendilerini rahatsız eden Facebook magandalarından bıkmıştı, haksız da sayılmazlardı. Ama olan benim gibi sofistike, klas, centilmen fakat ilk görüşte tipi pek güven vermeyen –şuna tipsiz diyelim kısaca- beyefendilere oluyordu. Yolladığım bütün arkadaşlık teklifleri geri çevriliyor, MSN’e eklediğim kızlar cinsiyetimi anlar anlamaz engeli basıyordu.

Talihsizliğimi sonlandıracak dahiyane bir fikir buldum. Kızlar beni kabul etmiyordu, çünkü abaza hareketlerde bulunacağımı düşünüyorlardı. Kız taklidi yaparsam içlerine sızabilir, eğer standartlarıma uygun birisine rastlarsam da gerçek kimliğime yönlendirebilirdim. Özet olarak kendi çöpümü kendim çatacaktım, lanet olsun çok zekiydim. Hemen “Kız ismi+alttan çizgi+doğum yılının onlar ve birler basamağı” formülüyle kendime bir e-posta adresi aldım. Ortalama güzellikte bir kızın resmini profilme koyup beni görmezden gelen bütün kızları ekledim listeme, işe yarıyordu. Arkadaş listem kız yurdu gibiydi, bir tane bile böcek yoktu aralarında. Sanal haremimi kurmuştum, şimdi sıra sultanımı seçmekteydi. O kadar çok seçeneğim vardı ki zorlanıyordum eleme yaparken, kuraklık değil bolluk idi problemim.

Adaylarımı üçe indirmiştim: Ayşen, Ezgi ve Damla. İçlerinde en güzel avatar Damla’ya aitti. O kadar güzeldi ki kendi resmini koyup koymadığına dair şüphelerim vardı, eğer yüzde yüz emin olsaydım Ayşen ve Ezgi’yle irtibatı anında keser Damla’ya yazardım. Ezgi’nin erkek arkadaşı olduğunu öğrenince bastım engeli. Ayşen ile Damla arasında gidip gelirken Ayşen’in “Aaaaay Murat Boz choook sekxiii” demesiyle kazananı belirledim. Kısa süre içinde Damla’yla samimi olmuştuk, açıkçası bu kadar kolay olmasını beklemiyordum arkadaşlık sürecinin, ama kız milleti bu hayatım boyunca asla anlayamamıştım onları. Birkaç gün sonra Damla’yla kanka seviyesine ulaşmış, hatta kızlıkla alakalı mevzulara girmeye başlamıştık. Foyamın ortaya çıkmasını istemiyorsam konuyu değiştirmem gerekiyoru zira 17 yaşıma kadar kadınların kanı ped reklamlarındaki gibi mavi sanan bir adamdım ben. Ama uzaklaştırmıyordu bir türlü, muhabbeti dönüp dolaştırıp dişiliğe getiriyordu Damla. Nasıl biz erkekler hemcinslerimizle sürekli +18 içerikli sohbetler ediyorsak, aynısı kızlar için de geçerliydi demek ki.

Bahtımı sikeyim, çölde kutup ayısının tecavüzüne uğrayan bedevi bile benden daha şanslıdır. Sen git sürüyle kızın arasından lezbiyen olanını bul! Şimdi buraya yazamacağım şeyler istedi benden, doğuştan gerekli ekipmana sahip olmadığım için yapamadım tabi, “Evet soktum” tarzı cevaplar verebildim ancak. Belki hem elma hem armut seviyordur umuduyla demiştim o lafları. Ama yanılmışım, Damla elmalardan hoşlanan bir elmaydı, ben ise ayvayı yemiş bir armut. Siber-seks hayallerim siber-tecavüze dönüşmüş, kelimelerle ırzıma geçilmişti. Kendimi o kadar değersiz hissediyordum ki aynaya bakacak yüzüm bile kalmamıştı. Damla’nın sapık fantezilerini gerçekleştirmek için beni şişme bebek gibi kullanmasına izin vermiştim. Hırsıma yenik düşmüştüm, hayatım boyunca asla affedemeyecektim kendimi. Bu ıstıraba katlanmamın tek sebebi çabalarımın tamamen boşa gitmesini istemememdi. Saatlerimi, günlerimi daha da önemlisi asla geri dönmeyecek masumiyetimi vermiştim Damla’ya, mükafatımı almadan sonlandıramazdım hiçbirşeyi. Webcam’ini açtırıp soydurttuğum an bitirecektim bu işkenceyi, Damla’nın göğüsleri buruk bir sevinçten fazlasını vermeyecekti gerçi, yine de ellerim boş ayrılmaktan iyiydi. Yoğun ısrarlarıma rağmen Webcam’ini açmıyor, sürekli bir bahane uyduruyordu. Bahaneleri tükenmiş, dakikada 27 kere yolladığım görüntülü konuşma tekliflerini reddetmekten sağ işaret parmağı ağrımıştı. Uzunca birşey yazmaya başladı, 3 dakikadır pencerenin altında “WhiteAngel_88 bir ileti yazıyor” ibaresi duruyordu. Sonunda geldi yazdıkları: “Bir itirafta bulunmam gerekiyor. Ben erkeğim, bu maili kız bulmak için almıştım ama sana gerçekten aşık old...” gerisini okumadan bilgisayarın fişini çektim.

6 yorum:

S dedi ki...

:)

tek akilli sen misin ? diye sorarlar adama.

gregor samsa dedi ki...

bir önceki yazı niye silindi?
taş gibi yazıydı.

Bengisu "Ben" Türkan dedi ki...

Fakeangel: Her zaman söylerim, Türkler dünyanın en zeki insanlarıdır. Fakat aklımız fikrimiz sırf ibneliğe puştluğa çalışıyor.

Gregor Samsa: MİK'e hoşgeldiniz diyerek söze başlamak istiyorum. Tahminim uzun süredir blogumu takip etmiyorsunuz, zira silindiğini söylediğiniz yazının daha önce 23482 kez işlediğim bir konuyla alakalı olduğunun farkında değilsiniz gibi gördüm sizi. Okurları sıkmamak adına sildim o yazıyı, fakat efsane berberi daha farklı bir taslakta yeniden yazacağım, şüpheniz olmasın. Saygılar...

jack dedi ki...

Team Fortress 2'de, iki rakip spy'ın kılık değiştirerek birbirlerinin şekline bürünmeleri ve ortalığın karışması gibi.

O değilde, bu olay gerçekten yaşanmış gibi bi hissiyata sahibim şu an.

Adsız dedi ki...

sikerler adamı...

josemarcelosalas dedi ki...

Nispeten kısa, ama hoştu. Marjinal bir tat diyebiliriz mesela (: