14 Mayıs 2009 Perşembe

Z... Çocukları

Bulutların üzerindeydim, yumuşaklığını çıplak ayaklarımda hissetmeme rağmen göçmüyordu zemin. Uçsuz bucaksız sema vardı sadece önümde, sanırım atmosferin dışındaydım, nasıl nefes aldığımı bilmiyordum. Yürüdüm, hem de saatlerce, ama hiçlik bitmiyordu. En sonunda mermer bir sütun buldum. Sütunu incelerken uzaktan birinin yaklaştığını farkettim; yaşlı, uzun beyaz saçı ve sakalı olan, neredeyse üstsüz gezen bir adam. Yanıma gelince çıkarttım kim olduğunu. “Burada ne işin var ölümlü” dedi tüm kudretiyle, “Beni bırak dayı şimdi, Zeussun sen di mi” diye karşılık verdim. Aldığım cevap olumluydu, Olimpos’ın kralı, tanrıların tanrısı Zeus idi karşımdaki. Titanların elinden hakimiyeti devralan, babası Kronos’u denize döken, Yunan Mitolojisi’nin “Polat Alemder”ı Zeus’a “Kusura bakma ama senin kadar orospu çocuğu bir tanrı daha görmedim” dedim, sinirlendi doğal olarak, çekicini çıkardı. Tam gazabını göstermek üzereyken “Artistlik yapma lan” diyip kafasına geçirdim bi tane, ani bir hamleyle sol bileğinden tutup beline yapıştırdım. Zeus safdışı kaldı, konuşmama kaldığım yerden devam ettim:

-Bir de tanrıyım diye geziyorsun, lan azıcık haysiyet onur olur tanrıda, nedir olm senin sorunun, ne ayaksın sen, anlat de öğrenelim.
-Abi kolumu bırak, sanırım kırıldı, hadi be güzel abim, canım canıyor.
-Ne abi lan ne abisi! Sen tanrısın amına koyayım, yancı gibi abi diyor, sakalından utan dallama!
-Affetmek büyüklüktür, kolum ağrıdı abi. Herşeyi anlatcam abi, hele bi bırak abicim...

Zaten mitolojiyle aram kötüdür, şu karaktersizle muhattap olunca iyice soğudum. “Karı gibi adammışsın Zeus” dedim, bıraktım kolunu. Sanki çok birşey yapmışım gibi sol bileğini ovuşturdu 10 dakika boyunca. “Yeğenim naptın ya, niye yaptın bunu yaaaa” dedi Zeus, “Ulan Olimpos gavatı, ulan götümün tanrısı, bir de saf ayağına yatıyor. Senin yüzünden ırz namus kalmadı lan alemde. Olimpos’un yarısı senin piçin zaten, yetmedi insanlara dadandın, o da yetmedi hayvanlara. Bu nasıl bir açlıktır arkadaş. Arkamı dönmeye korkuyorum şu anda, bi ben kaldım çakmadığın midesiz herif” diye azarladım. Zeus’un “Kanka kalbimi kırıyorsun ama böyle konuşma, benim de duygularım var” demesiyle iyice sinirlendim, “Ne kalbi lan, ne duygusu! Kayadaki deliği bile sikmişin sonra bana duygusal laflar ediyor. Halandan, hatta kardeşinden bile peydahladıkların var kafir! Yazık değil mi o çocuklara, Medyum Keto gibi oldu hepsi”. Cevap veremedi, kafasını eğdi sokak arasında futbol oynarken vurduğu top balkona kaçan çocuk gibi. Sonra birden kafasını kaldırdı, yaşlanan gözlerini elinin tersiyle sildi, hafif hıçkırarak “Onlar verdi, ben napıyım, vermeselerdi bana ne” diye şekil olarak 0-6 yaş grubuna anlam olarak ise Nuri Alço felsefesine ait bir cümle kurdu. O an anladım ki Zeus’da sike sürülcek akıl yokmuş. “Bir de tanrısın, sana tapıyorlar. Sen böyle davranırsan kulların ne yapar? Yok bu iş böyle yürümez. Seni adam etmenin tek yolu var” dedim, hani yusuf yusuf modunda ya hemen atladı tabi “Sen en iyisini bilirsin abi, idolümsün abi” gibi laflar etti tırsık. Kelime-i Şahadet getirmesini söyledim. İlk başta şaka yapıyorum sandı; sağ elim açık, tüm parmaklarım birleşik, 60 derecelik açıyla havada “Getireceksin lan” dememle anladı işin ciddiyetini. Direndi biraz “Abi rezil olurum, Olimpos’a çıkacak yüzüm kalmaz” falan dedi ama kaçışı olmadığını kendi de biliyordu. Yutkundu, son bir kez “Bokunu yiyim abi” bakışı attı ama nafileydi. Dizlerinin üstüne çöktü, ellerini açtı ve dudaklarını araladı: Eşhedü en lâ ilâhe illallah...

Sabah ezanıyla uyandım, masanın başında uyuyakalmışım. Etrafta ders notları, fotokopiler darmadağınık. Mitoloji sınavına beş saat kalmış, Yunan Tanrılarının soy ağacını çalışmak için elime aldım listeyi. “Ulan Zeus” dedim “uçkuruna bu kadar düşkün olmasan uğraşmazdım şimdi şunları ezberlemekle”.

1 yorum:

S dedi ki...

sonu hakikaten guzel olmus cok :)