23 Şubat 2009 Pazartesi

Gaymil

Teras katta oturuyoruz şu anda. Bundan önce kendimi bildim bileli hep zemin kattaydık, asansör kültürüm sıfırdı. Apartman kapısını açmaya çalışan dilencilerin, satıcıların, adres soranların bir numaralı tercihi olmak gibi dezavantajları vardı ama yine de seviyordum zemin katı. Yazın serin oluyordu bir kere, klimaya falan hiç gerek kalmıyordu. Apartman kapısını açar açmaz eve de girmiş sayılıyordum, ne bileyim canın sıkıldı mı eve balkondan atlıyordum.

Balkon deyince aklıma geldi. Bir gün cenabetlikte sınır tanımayan arkadaşım Kamil’le başımızdan ilginç bir badire geçti. O zaman daha ADSL yeni yeni yaygınlaşıyor, internetten video falan bulmak zor, bulunsa bile 56 K ile indirmek apayrı bir dert. Zamanında pek sevdiğim grup Annihilator’un “All For You” isimli klibinin bulunduğu bir CD varmış Kamil’de, gidip onu alacağız. Ama Kamil ve ben bir araya geldik mi kesin bir hikaye çıkıyor ortaya.

Mesela bir keresinde evde kimse yokken arkadaşları çağırmıştım. Bir yerden Playstation kiralayıp sabaha kadar oynayacaktık. Neyse açtık PES’i kapışıyoruz falan derken Kamil geldi eve, inanır mısınız sevgili okurlar adam ceketini asar asmaz elektrikler kesildi. Gece bire doğru geri geldi öyle oynadık ancak, sonra sabah haberlerde gördük bütün Ege’de elektrikler kesilmiş. Hatta hiç unutmam Fransa – Brezilya maçı vardı 2006 Dünya Kupası, Ege’de kimse izleyememiş o maçı, turistler isyan etmiş tarzı haberler dönmüştü.

İşte böyle bir adamdır Kamil, ama yanlış anlamayın asla abdestsiz gezmez. Adamın kaderinde var bir uğursuzluk. Neyse sevgili okurlar gittik Kamil’in evine CD’yi alacağız, Kamil ceplerini yokladı ne dese beğenirsiniz, anahtarlarını unutmuş. Ben geleneksel hale gelen küfürlerimi saydırmaya ve kendisinin homoseksüel olduğunu yüksek sesle belirtmeye başladım. Kendisi de gücendi tabi bu sözlerime ve beni yanıltmak için ne pahasına olursa olsun eve girip o CD’yi almaya karar verdi.

O da zemin katta oturuyordu, balkondan girmeyi denedi ilk ama başarılı olamadı. Baktım pencereleri falan zorluyor “Olm siktir et lan, sonra alırım” dedim ama Kamil’in gözü dönmüştü. Kaç defa arkadaşlarımın önünde kendisine gay demiştim, PES’teki sayısız zaferlerime, her maçta fark atışıma sinirlenmişti artık Kamil.

Kamil en sevdiğim arkadaşlarımdan biridir çünkü yenilmeye mahkum olsa da asla oynamayı bırakmaz. Adama 8 atarım bana bir gol attığı için sevinir, sürekli taşşak geçerim ama bana mısın demez, böyle güzel bir insandır Kamil. Ama şansımı fazla zorlamıştım sanırım, o da insandı sonuçta.

İçeri giremiyorduk, Kamil ise belki de hayatında ilk defa bir işi düzgün yapmak istiyordu. Benimle gel dedi, beraber apartmanın bodrumuna indik. Bir an Ocean’s Eleven filmidenki gibi atraksiyonlara gireceğimizi düşünsem de Kamil bir tornavida aldı, çıktık yeniden yeryüzüne.

Eğil dedi. İlk başta anlam veremedim, ama sonra herşey yerine oturmaya başladı. Kamil bana karşı içten içe kin besliyordu, benden iki yaş büyük olmasına rağmen arkadaşlığımızda dominant olan taraf bendim. Üstelik kendisine sürekli aralıklarla pasif ibne diyordum. Kamil’in elindeki delici alet –yanlış anlaşılmasın tornavidadan bahsediyorum- yapbozun son eksik parçasıydı. Kamil sevgili yazarınızın ırzına geçmek üzereydi.

Ama öyle değilmiş sevgili okurlar, sırtıma çıkmak istiyormuş. Belki içinizde izlemiş olanlar vardır, Edward Norton’un başrolünü oynadığı “American History X” diye gayet güzel bir film. Bir sahnesinde Edward Norton hapishaneye düşüyor ve diğerleriyle iş birliği yapmadığı için duş alırken tecavüze uğruyor. İşte o filmi izlediğimden beri en büyük korkum tecavüze uğramak. Bazen kendimi milli istihbarat ajanlarının yerine koyuyorum da her türlü işkenceyi çektim diyelim gıkım çıkmaz ama birisi gelse “Domal, sikeceğiz seni” dese bülbül gibi öterim. Homofobi demek çok ağır kaçar, sonuçta insanların kendi tercihleri ama karşınızda elalemin sikini görmemek için zaman zaman lezbiyen filmlerini tercih eden birisi var. Yoksa herkesin cinsel tercihine saygı duyarım, penislerini benden uzak tuttukları sürece.

Gördüğünüz gibi yazıların “Giriş-Gelişme-Sonuç” bölümlerinden oluşması gerekirken benimkiler “Giriş-Gelişme-Konuyla tamamen alakasız hiçbir okurun işine yaraması asla mümkün olmayan ve genellikle kendimi küçük düşüren gereksiz bilgi-Sonuç” şeklinde gelişiyor.

Sırtta kalmıştık, Kamil’in planı sırtıma çıkıp camlardan birini elindeki tornavida ile etkisiz hale getirip eve sızmaktı. Dedim ya eski zamanlardı sevgili okurlar, Lost, Prison Break falan bilmiyoruz.

Kamil sırtımda pencereyi açmaya çalışıyor ama artık şanssızlığı mı yoksa kabiliyetsizliği mi diyelim bir türlü amacına ulaşamıyordu. Denizde fazla açıldığınızda sahile dönmek için sürekli kulaç atarsınız ama hiç yaklaşmamış gibi görünürsünüz, sanki kumsal kaçıyordur sizden; yürüyen merdivende ters istikamete gidiyormuş gibi bütün adımlarınızı boşa atarsınız, işte Kamil de o şekil zorluyordu camı.

Birinin sırtına çıkıp söylene söylene elindeki tornavidayla pencere açmaya çalışan adam elbet şüphe toplayan bir tablo. Kamil’in bacakları her ne kadar görüş açımı engellese de etraftaki apartmanlardan çıkan kafaları görebiliyordum. “Çabuk ol lan millet bakıyor olm” dedim Kamil’e. Bana sorun olmayacağını, 15 yıldır bu evde oturduklarını, bütün komşuların kendisini tanıdığını söyledi. Mantıklı bir açıklama olmasına rağmen Kamil’in ağzından çıktığı için pek etkili olmadı üzerimde.

Ve korktuğum başıma geldi sevgili okurlar. Evin önünden polis arabası geçti, işin komik tarafı geçip gitti. Kamil’e polis arabasının geçtiğini söyledim ama inanmadı zira o zamanlar çok puşt biriydim. İşletmede mastır yapmış, eline geçen her fırsatta milleti taşşağa almayı hedefleyen bir delikanlı imajı çiziyordum. Yalancı çoban bile benim yanımda Kemal Kılıçdaroğlu kalıyordu. Kamil doğal olarak siktiri çekti, hiçbir şey olmamış gibi pencereyi zorlamaya devam etti.

Birkaç saniye sonra polis arabası geri vitese alıp tam önümüzde durdu. Bir polis memuru “Napıyorsunuz gençler” diye sordu, “Abi ev bizim” dedim ve inanır mısınız anında gaza bastılar. Tabi araba geri viteste olduğu için biraz daha geri gitti, sonra birinci vitese çekip yollarına devam ettiler. Biz de eve girdik aldık CD’yi bizim eve geçtik. PES attık, fark koydum Kamil’e, dünya olağan yörüngüsinde dönmeye devam etti.

Kafama takıldı o gün, şimdi ben son derece ergen giyinsem –o gün de üzerimde uzun kollu mavi South Park vardı- böyle günün ortasında bir eve girip çıksam kimse şüphelenmez. Ters psikoloji işte sevgili okurlar, Death Note izlemiş olanlar bilir sayın L çok sık kullanır bunu, ama ben denedim birkaç defa hep yüzüme gözüme bulaştı. Böylesine derin planları dizilere bırakmak gerek sanırım.

Şu yazıya gece yarısı uğultuların sardığı evimde yazmaya başladım -hayır sevgili okurlar ben Starbucks’a gidip laptopuyla yazanlardan değilim- ne kadar alakasız birşey çıktı gördüğünüz üzere. Bu yazıdan da yola çıkarak aşağıdaki sorular sorulabilir:

-Bir yazı bu kadar mı ana fikrinden sapar?
-Yazar neden her defasında başka bir erkeğin kendisini taciz edeceğinden şüpheleniyor?
-Kamil gerçekten homoseksüel midir, açıklayınız.

Birbirinden değerli MİK okurları, şu maddeleri sıralarken aklıma ilginç bir fikir geldi. Bundan sonraki yazımın konusunu siz seçecekseniz, evet yanlış okumadınız. Tek yapmanız gereken istediğiniz konuyu yazıp yorum olarak yollamak. Şubat ayı bitmeden 31. Noter huzurunda yapılacak çekilişte şanslı okurumun hayali gerçekleşecek, ben namı diğer “Ben” seçtiği konuyu kaleme alacağım. Bu fırsatı kaçırma Türkiye!

5 yorum:

S dedi ki...

simdi, yazinin basindaki teras katinda oturma detayindan dolayi, ve ben de yazinin o yolda ilerleyecegini sandigimdan ve sana birazcik da kufretmemden dolayi ha bir de hayalimdeki evin teras katinda olmasini istememden dolayi, cok ilgi cekici olmasa da, bir sonraki yazinin teras katindaki evinizle ilgili olmasini istiyorum.

oha lan ne uzun cumle kurdum.

Fatih Çarşılı dedi ki...

vallaha,güzel olmuş.bir dahaki yazıdaki konu tercihim ise gaymil'le başka bir maceranız. kendisinin çok enteresan biri olduğu yazıdan anlaşılıyor.Bu arada benim siteme de bakarsanız sevinirim.Böyle yazılar var yine.
http://zareshul.blogspot.com

Onur dedi ki...

çocuğa çok yükleniyosun.

ama çok ciddi bir şekilde şu ana kadarki en iyi betimlemelerini yapmışsın, hatta güzel bağlasan tereddüt etmeden şu ana kadarki en iyi yazın derdim, tereddüt ederek söylüyorum: şu ana kadarki en iyi yazın.

kamil diyince aklıma pekerin programında pekerin kamile yaptığı müthiş çıkış aklıma geldi. o yüzden pekeri yaz, cümle alem tanısın o muhterem şahsı.

Adsız dedi ki...

Vallahil azim konuyu seçmek üzere geldim, Yaptığın en planlı programlı tertipli işi anlatmanı istiyorum. Bir kıza çıkma teklif olabilirsin ne biliyim memesini ellemek üzere bir plan yapmış olabilirsin ama istediğim yaptığın en planlı iş olması....

josemarcelosalas dedi ki...

Ulan harbiden bir yazı ana fikrinden bu kadar mı sapar lan... Uç düşüncelere dalmamla birlikte Kamil'e hayran kaldım. Tam sinema filmi çekilecek halk kahramanı tarzından. Kamil İvedik (: