13 Temmuz 2009 Pazartesi

Göte Gel

Amerika Birleşik Devletleri başkanı Barack Obama, isminin aksine, son derece terbiyeli bir insan. Şöyle diyeyim, ben tanımadığım insanlar üzerinden bir takım şeyleri savunmayı sevmem. Belki Barack Obama özel hayatında çok ibne puşt biridir, bilemeyiz. Sadece dünya kamuoyunda bıraktığı izlenim efendi, sakin, aklı başında biri gibi. Özellikle siyaset alanında bu tarz bir imajla başarılı olmak gerçekten de çok zor. Kendi ülkemizden örnek verelim, geçen pazar sabahı bağıran bir adam uyandırdı beni. Ama nasıl bağırıyor, avaz avaz, böbrek taşı düşürüyor sanırsınız, yok böyle bir feryat. "Ulan gene Tayyip ne sikime derman bağırıyor" diye yatağımdan kalktım, kulaklarında pek sorun olmamasına rağmen televizyonu yüksek sesle izlemekten haz alan ananemin oturduğu salona geçtim, ne göreyim sevgili okurlar? Uykumu kaçıran, beni çatallaşmış ses telleriyle sabah sabah acaba insanın soyu kargadan mı geliyor diye düşüncelere iten Recep Tayyip Erdoğan değil Deniz Baykal'mış.

Teorim şu, siyasi parti liderleri önlerinde mikrofon, miting meydanında binlerce voltluk ses sistemi olduğunu unuttuğu -ya da bu sistemlere güvenmediği- için bağırarak konuşuyor. Elektrik gelmemiş köydeki cami imamı gibi, Allah ne verdiyse can havliyle bağırıyorlar. Yıllar yılı sen de böğür sesin karga gibi olur, hatta o ses tellerinin hala nasıl kopmadığına hayret ediyorum. Gözlerinizi kapatın, Recep Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal'a siyası görüşlerini ele vermeyecek laflar ettirelim, misal "Ali ata bak, orasına değil lan yüzüne", "Kaya top arabanın altına kaçtı alsana, Kames olm dokuz kat dünyanın parasını verdik", "Oya'da da sağlam mal varmış hacı" gibi. Kimse aradaki farkı anlayamaz. Belirli bir yaştan sonra bütün siyasiler aynı sese sahip olur.

Siyaset böyle bir şeydir işte, altın kural mümkün olduğu kadar boş görünmek, savunduğun fikirlere -din, eşitlik, özgürlük, milliyetçilik vb- körü körüne bağlı kalmaktır. Sarıysan sarısındır, kırmızısyan kırmızı. Turuncu renkle oy toplamak imkansızdır. Siyaset, "Benim babam senin babanı döver"in yetişkinlere yönelik versiyonudur, mantık aranmaz, olmayacak işler uğruna saatlerce tartışılır. Hiçbir baba çocuğu iddiaya girdi diye başka bir babayla kavgaya tutuşmaz ama bu tartışma sürekli döner. Büyürüz bu sefer babaların yerini ideolojik simge haline gelmiş insanlar alır.

Kasımpaşalı duruşunu bozmayan bir siyasetçi şu an başbakanlığımızı yapmakta, daha da vahimi bu gidişle ölene kadar başbakanlık görevini sürdürecek kadar destek görmektedir. Ben Kasımpaşa'ya gitsem dayak yemeyeyim diye hızlı adımlarla ilerler, en kısa sürede tüymeye çalışırım. Bugüne kadar hiç Kasımpaşa'ya gitmedim, Kasımpaşalı tanıdığım da yoktur. Fakat kaşımın kara, saçımın uzun olmasının Kasımpaşa'da dayak komasına girmeme neden olacağını bilecek kadar genel kültürüm var. Düşünün, şu yazdıklarımdan sonra meclise gidersem siki tuttum demek. Halk bunu seviyor amına koyayım, bakıyor adam milleti azarlıyor uluslararası konferansta, tam benim kafa dengim diyor, ben de olsam aynısını yapardım diyor, basıyor oyu. Ulusa Sesleniş'i izlerken kendini görüyor. Orada önünde yazılanları okuyan adam sadece nereye park yaptığını, nerede bedava kömür dağıttığını ilkokul çocuğunun bile rahatça anlayacağı bir şekilde anlatıyor. Konuşmaları kimsenin ufkunu açmıyor, sadece destekçilerinin düşündüklerini milyonuncu kez yeniden dillendiriyor. Başbakandan ziyade kahvede seçim propagandası yapan muhtar havası var: "Şunu yaptık, bunu ettik, gelecek seçim bana oy vermezsiniz namertsiniz". Aslında tüm dünyanın gözleri önünde çocuk gibi azarladığı, "din kardeşlerini" öldürdüğü için fırça attığı adamın askerlerinin başbakanlık yaptığı ülkede eğitilmesine gıkını çıkarmıyor, hatta katil damgası vurduğu ülkenin iş adamlarına uğruna dökülen şehit kanlarının hala soğumadığı vatan topraklarını satıyor, Iraktakiler "din kardeşi" değilmiş gibi yıllardır süren işgal hakkında tek kelime etmiyor ama millet sadece okey oynarken rakibinin taş çaldığını farkeden adam hırçınlığıyla diplomasi yapan tarafını görüyor.

Nereden nereye geldik, özetleyelim. Siyaset halka inmektir, eğer halkı cahil bırakırsan, eğitim sistemini insanları koyunlaştırmak -ya da eğitimden soğutup boş birey olmaya itmek- ve dershanelere para kazandırmak üzerine kurarsan oy alabilmek için yapabileceğin yegane şey halkın anlayacağı dilden konuşmaktır. Miting konuşmasında neredeyse her cümlenin içinde Allah'ın adı geçer, klişe ötesi tabirler kullanılır, yalnızca iki zamir vardır "biz" ve "onlar", kalıcı asla çözüm üretilmez, oy uğruna hizmet tacirliği yapılır, sürekli yan çizilir, bardağın birkaç damlalık dolu kısmından bahsedilir sadece. Halk da kendinden geçer, tezahürat yapar, babasına, dedesine göstermediği saygıyı bu detone sesli adamlara gösterir. Bakınız halkı küçük görmüyorum, halkı bu hale getirdiler diyorum. Büyük düşünür Nihat Genç'in dediği gibi, bu halkı böcekleştirdiler. Böcekten oy almak kolaydır, sıkıysa insandan oy alsınlar. Türkiye'de inanılmaz bir yozlaşma yaşanıyor, yanlı medya sadece işine gelen haberleri yapıp, aynı haberi sürekli ısıtıp önümüze koyarken, televizyon kanalları en ufak bir zeka kırıntısından yoksun programlarla insanları bitkisel hayata sokmaya çalışırken, eğitim sistemi düşünmemizi engellemek için elinden geleni ardına koymazken bir takım karanlık figürler memleketin anasını ağlatıyor kamera arkasında. Siyaset insanları kandırma sanatıdır, önlerine parlak bir nesne atarsın, gözleri kamaşmışken arka tarafta işini rahat rahat halledersin. Kadrolaşma, yolsuzluk, kutuplaşma, vurgun, hortum, torpil, adam kayırma, rüşvet, indiregandi adını siz koyun. Hal böyleyken bizim gibi bir türlü "gelişmekte olan" sıfatından kurtulamayan, pek de kurtulacakmış gibi durmayan ülkelerde belirli bir mevkiye gelebilmek için mal olmak, ya da mal taklidi yapmak gerekiyor. Dünyanın genelinde böyle aslında, istisnalar hariç neredeyse tüm devlet başkanları anguttur, ya da angut taklidi yaparlar. Bilime, sanata, insana, eşitliğe, barışa önem vererek alabileceğin oy maksimum %3.1 idir, ya da diğer bir deyişle üçün biri.

Kısa yazı yazma özürlüyüm biliyorum, beş paragraftır anlattıklarımla başlığın alakasını irdeleyen okurlarım, feryadınızı duydum ve konuya sonunda giriş yapıyorum. Barack Obama, ne zenci olması, ne müslüman olduğu iddia edilmesi -ki pek inanmıyorum- önemli gözümde. Obama bir kar tanesi kadar beyaz olsaydı bile ayakta alkışlardım. Yazının başında dediğim gibi Obama'yı tanımam, belki de hepimizi kandırıyor, bilemem. Beni etkileyen tarafı efendi duruşuyla seçimi kazanması. Üstelik Amerika gibi aksiyon bağımlısı, "Biz dünyanın amına koyuyoruz YEEEAAAAAHHH" çığlıkları atan insanların yaşadığı, gezegenin jandarması görevini üstlenmeye çalışan bir ülkede. Barack Obama, siyasette başarılı olabilmek için illa kahve siyaseti yapmak, din, ırk, ideoloji üzerinden rant sağlamak, halkın cehaletinden faydalanmak, milleti galeyana getirmek gerekmediğini gösterdi. Kim ne derse desin, efendi gibi kampanyasını yaptı, kimseye çamur atmadı, adabıyla başkan oldu. Olayın derin kısmına girmiyorum, yok gizli tarikatlar, dünyayı yöneten konseyler falan sikimde değil. Bu adamın sıradan bir ABD vatandaşında bıraktığı imaja bakıyorum bu yorumu yaparken. Şimdi çıkıp biri bana belgelerle anlatsa, Obama böyle bir orospu çocuğudur dese tüm içtenliğimle "Anasının amını eşşekler siksin" derim, evet bunu yaparım. Bakın anasının amı demiyorum, eşşekler diyorum. Fakat şu an Obama gözümde efendiliğiyle başkan seçilmiş, imaj bakımından tüm parti liderlerine örnek olması gereken bir siyasetçi.

Ama o da bir insan sonuçta, hepimiz gibi doğanın defolu ürünlerinden. Kral adam dedik, saygılarımızı ilettik ama karizmayı fena çizdin be Barakım.



Belli ki Obama kurnazlık nedir pek bilmiyor. Böyle kız mı kesilir lan, çarşı iznine çıkmış er gibi. Bak Sarkozy'ye, surat ifadesi, çene-el koordinasyonu. Herif işinin piri, tam bir çakal. Bakışlarıyla yiyor kızı ama dışarıdan bakınca tablo ya da modern sanat eseri inceleyen aristokrat izlenimi bırakıyor. Adam pantolonunda prefabrik çadır kurar, kimsenin ruhu duymaz. Bu bir ustalıktır, tecrübeyle sabittir, okuyarak falan öğrenilmez, yılların birikimidir. Bu fotoğraf hakkında tezler yazılmalı, nasıl kız kesilmesine dair oturumlar, konferanslar yapılmalıdır. Kareden kızı çıkartalım, bu hadiseden habersiz birine gösterelim "Obama göte bakıyor" der. Yani başka hiçbir objeye öyle bakılmaz, bakılamaz. Usta bir pandonim sanatçısına göte bak diyin bu kadar güzel bakamaz. Sarkozy'nin ne kadar keraneci olduğunu bilmeyen bir vatandaş ise "Adam düşünüyor olm, o kadar fesat olma" der. Ama gerçekleri biliyoruz, Obama bir an gözü kaymış, Sarkozy ise her an kaymaya meyilli bir adam. Keşke yanlarında uluslararası konferanslarda on kaplan gücündeki başbakanımız olsaydı da "Siz göz zinası yapmasını bilirsiniz" diye hadlerini bildirseydi şu iki utanmaz herife. O kızın anası babası yok mu soruyorum size Obama ve Sarkozy. Birisi sizin kızınıza böyle baksa hoşunuza gider mi? Devlet başkanı olmuşsunuz ama adam olamamışsınız. Sen git Kasımpaşalı kızlardan birini böyle kes, cengaver gencin biri çıkar anında dalağını keser. Ama orası Kasımpaşa değil Avrupa, ahlaksızlık diz boyu. Meydanı boş bulmuşlar tabi, ahlak müfettişi vatandaşlar yok diye her türlü pislik kafi. Umarım en kısa sürede Avrupalı kardeşlerimizin aklı başına gelir de bizim gibi terbiyeli olabilirler. Yoksa bu tarz insanlıkdışı manzaralara tanıklık etmek zorunda kalacağız. Böyle kirli bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum. İnsan olarak görevimiz, Kasımpaşalı bilincini tüm dünyaya yaymak, gezegenimize hatta güneş sistemimize adalet, kalkınma ve partisi getirmektir.

Sarkozy, sözüm sana, benim Carlo Bruni gibi eşim olsun, Beyonce'un bile götüne bakmam, ne aç adammışsın arkadaş. Olanı var olmayanı var, biraz duyarlı davran şerefsiz. Obama'yı anlayabilirim, adamın karısı asfalt gibi. Siyah etten bıkmış usanmış, ama senin yaptığın tek kelimeyle ayıp Sarkozy.

Obama'nın pantolonuna dikkatle bakıldığında bir şişkinlik göze çarpıyor, hatta gizlemek için sol dizini kaldırmış ama lütfen yargısız infaz yapmayalım. Sonuçta adam zenci, belki sönük halidir o.

3 yorum:

S dedi ki...

:) bir de got de got olsa. ben pek begenmedim hani.

Bengisu "Ben" Türkan dedi ki...

Haklısınız Fakeangel hanım fakat şunu da göz ardı etmemek lazım. Obama kim bilir kaç gündür Allahın siktir ettiği yerde konferansta. Önüne bakıyor Sarkozy, arkasına bakıyor Berlusconi. Barış konferansı değil sosis fabrikası adeta. Napsın yani gidip kılları ağırmış Markel'in kasesine mi baksın adamcağız?

S dedi ki...

ahaha haklisiniz tabi.