12 Ekim 2008 Pazar

Öylesine

Geçen gün otobüste bir eşyamı –daha ayrıntılı olmak gerekirse şapkamı- unutmuşum.Ama sıradan bir şapka değil,benim için manevi değeri oldukça yüksek.

-Markası neydi moruk?
-Bilmiyorum,tam olarak marka sayılmaz.
-O zaman neden üzülüyorsun be olm,ben de Nike şapka gitti diye efkarlandın sandım.
-Tommy Hilfiger siksin seni e mi!

Neyse konumuz bu değil.Günler süren telefon görüşmelerinden sonra nihayet bir tarih alabildim otobüs şirketinden.Evet şapkamı bulmuşlardı,Denizli’den gelecek otobüsteydi,tek yapmam gereken 18:30’da Bayrampaşa’da olmaktı.

İstanbul piçi olan kuzenimden edindiğim istihbarata göre bulunduğum yerden Bayrampaşa’ya gitmek bir saat alıyordu,trafiğe yakalanırsam iki -şimdi mutlu oldun mu fakeangel-.
Bana verilen saate göre beşte çıkmak en iyisiydi.En kötü ihtimal yedide orada olacaktım.

Neyse yaklaşık 20 dakika süren bir yolu –üşendiğimden değil giden zamana yanarım- yürüyerek katettikten sonra Kavacık Köprü olarak tabir edilen durağa geldim.Kavacık Köprü nedir diye soran arkadaşlar olabilir şöyle açıklayayım:


İnsanların her zaman gülümsediği,güneşin hiç batmadığı,benzinin bir YTL olduğu,tüm kızların Elisha Cuthbert,tek erkeğin de ailenizin gereksiz yazarı benim olduğum rüya gibi bir yer

Değil elbette,ne alaka lan,tüm şehirlerarası otobüslerin sike sike geçmek zorunda olduğu,otoyolun ortasında amdan götten bir durak işte.

Neyse efendim bu güzide yere geldikten sonra oradak otobüslere –ad aktarmasına gel- binbir yalvararak beni Bayrampaşa’ya bırakmalarını istedim.

Ve 23 dakika sonra oradaydım,yavşak kuzenimin “Beş tam iş çıkışı,ancak iki saatte Bayrampaşa’da olursun” temini yaptığı herşey gibi beni zor bir duruma soktu.Bir saati öyle nasıl geçireceğim derken İnternet Kafe tabelasını gördüm.

Kendimi içeri attım hemen.İnternetin bana sunduğu olanaklardan çok masaüstü güldürdü beni.Word yerine World kısayolu,Filmler yerine Filimler yazan klasörler;Filimler klasöründe “Brad Pit” yazan bir MPEG dosyası ya da Yeni Oyunlar klasöründeki Fifa 2005,hepsi ayrı bir ukteydi benim için.Gerek gülerek,gerekse ağlayarak bir saatimi geçirdim.

Saatler 18:30’u gösterince koşa koşa yazıhaneye gittim “Benim bir eşyam vardı da onu şeetcektim” tarzı son derece hırbo bir cümleyle maruzatımda bulundum.

“Muavine sor buraya birşey gelmedi” dedi eleman.Dışarı attım kendimi muavin falan yoktu,sonra üst kattaki misafirhaneye çıktım,evet bu o muavindi.Şapkamı unuttuğum o lanet gün yolculuğumda bana yardımcı olan kişiydi O.

“Abi benim şapka vardı” der demez muavinin suratında bir pişmanlık,bir ekşime oldu.”Onu bugün attık be abim” dedi,adamın o suratını görür görmez salla şapkayı insanlık ölmemiş dedim.Adam yıkılmıştı resmen,sonra bana detayları anlatmaya başladı.

“Günlerdir otobüsteydi şapkan,ben de bu sabah çöpe attım,Karfur –üzgünüm nasıl yazıldığını bilmiyorum ve internet bağlantım yok şu an- -az önce internet kafeyle taşşak geçtim şimdi hakettiğimi aldım işte- oralarında çöpe attım”

Ben de kafamı eğdim,”Neyse sağlık olsun usta ne diyim” tam giderken sırf geyiğine,sadece geyiğine sevgili okurlar “Tam olarak nereye attıydın abi şapkayı” diye sordum.Adam tam anlatıyordu ki “Dur bir dakika,hayır oraya atmadım.Şimdi aklıma geldi” dedi.

İşte o an şansım döndü,şapkam buralarda bir yerde diye aklımdan geçirdim.Ey ulu Rabbim,şu mübarek Cuma günü yine büyüklüğünü gösterdin diyordum ki tam içimden muavin konuşmaya devam etti

“Hani Denizli garajın orada uzun direkler var ya onlardan birine astım”

Bu bir kurgu değildir sevgili okurlar,bugün başıma gelenleri anlatıyorum sadece.

“Birisi alır da belki giyer de oraya koyuverdim”

Ve bu cümleden sonra tamamen saçmalamaya başladık

“Abi uzun bir direk miydi,hani çoluk çocuğun boyu yeter mi almaya?”,işte bu kadar acınılcak durumdaydım.

“Ya bak şuradaki direk gibi birşey” dedi dışarıya parmağını uzatarak

Sonra adamla birbirimizin cep telefonlarımızı aldık,bilmiyorum şapkama noldu,yarını beklemek zorundayım.

Not:Dualarım karşılığını bulmadı,şapkamı kim bilir hangi denyo takıyor şimdi Allah bilir.

10 yorum:

S dedi ki...

"Bayrampaşa’ya gitmek bir saat alıyordu,trafiğe yakalanmazsam iki"

bana biri bu cumledeki matematiksel mantigi anlatabilir mi ?

Bengisu "Ben" Türkan dedi ki...

"Nasılsa kimse okumuyor,sikimden aşşaağa blogpaşa" diye yazınca böyle oluyormuş demek

Unknown dedi ki...

Allah seni şapkana kavuştursun dostum:P

Jack dedi ki...

aynı mantıksızlığı dün akşam farkettim onu düşünürken uyuya kalmışım.

Jack dedi ki...

şimdi şöyle oluyor, trafiğe alışmış bünyeler trafiğin minimum olduğu anlarda da trafik varmış gibi minimum hızda gidiyorlar veyahut asfalt yollar bomboşken de çok güzel be abi diyip radyo açılıyor, sigara yakılıyor, test sürüşü kıvamında zeminin, motorun sesinin, yalnızlığın tadı çıkarılıyor. e haliyle 1 saatte gideceğin yere 2 saatte varıyorsun.

S dedi ki...

genelde herseye mantik cercevesinde gotumden kaliplar uydurma sampiyonu ben olurdum ama.. haklisiniz sanirim jack bey :p

Aslı "TILSIM" Palabıyık dedi ki...

Yalnız yazıyı okumaktan çok keyif aldım. Bu blogun eski yazılarını da okumalı.

josemarcelosalas dedi ki...

Sen o internet kafede iken, karşında da ben vardım (:

O değil de gitti lan güzelim şapka...

Bengisu "Ben" Türkan dedi ki...

Giden şapka olsun ya,lafı edilmez

Çok dramatik mi yazmışım farkında olmadan bilmiyorum ama herkes şapka için başsağlığı diliyor benden

Adsız dedi ki...

ya acını hafifletmez biliyorum ama otoyolda bulup bana getirdiğin şapkayı verebilirim istiosan :)
üzüldüm valla ya ne diyim, o şapka önemliydi hakkaten, siyah beren ve eldivenlerin gibi...