5 Ocak 2008 Cumartesi

160 Karakterlik Aşk Destanları

“Sanırım yanlış siteye geldim.Bengisu sikseler böyle birşey yazmaz,belki de sitesini hacklediler,kiminle kavga etti yine bu dengesiz”

Duygularınıza tercüman olarak başlıyorum yepyeni bir yazıya.Uzun süredir sizlerden uzak kaldım sevgili okurlar farkındayım,bazı özel işlerim vardı,baya meşgul ettiler beni.Ama alnımın akıyla bitirdim hepsini.Bundan sonra ayda en az iki yazıyla karşınızda olacağım.

Bu duyurunun ardından asıl meseleye girebilirim.21. yüzyıla damgasını vuran cihazlardan biri şüphesiz cep telefonları.Özellikle ülkemizde götünde don yokken gömlek cebinde Bluetooth’lu telefonu olan insan sayısının hayli fazla olması,bu aletlere gösterilen ilgiyi gözler önüne seriyor.

Üstelik sadece cep telefonu da değil bunlar!Fotograf çeker,MP3 çalar,video açar,ütü yapar,renkli ile beyazları aynı anda yıkar,beş vakit namaz hariç ellerinden her iş gelir kafirlerin.

Asıl derdim bu cihazları iletişim aracından öte şekilsiz,anlamsız birşey haline getiren,ne doğru dürüst fotograf çeken,ne adam gibi ses veren ne de doğru dürüst video izleten mahlukatlara dönüştüren ekstra özellikler değil,SMS adı verilen olgu.Türkçe meali Kısa Mesaj Servisi olan bu illet ne yazıktır ki insanlar arasındaki iletişimi Servet’in Galatasaray defansını baltaladığı gibi piç etmiştir.Nasıl mı?

Şimdi 40 yaşındaki adamın kalkıp da “Mrq nbr yaaaa?Grşmyoz bayadir aq nrlerdsn” şeklinde mesaj atacak hali yok.SMS’in hitap ettiği 12-24 yaş grubuna mensup insanlar için geçerlidir bu hastalık.

Gavurlar bunu bulurken demişler ki “İnsanlar bir yerde buluşacaklarsa abi geldin mi ya da yarın ikide aksarayda bilmemne otelde buluşalım şeklinde mesajlarla işlerini sağlama alsınlar,hem daha ucuz hem de pratik olur”Tamam iyi demişler,ağızlarına sağlık,güzel fikir.Peki biz nasıl kullanıyoruz bu mesajları?

“Askmm sni ck sevyorum snsz yasymam nlr bni hc birkma,hp ynmda ol aslnda bu srdn br msj deil,sna evlnme tklf ediyrm gel ayni ystkta kcyalim,kntrun yksa evt icn 1 hyr icn 2 kere caldir.Öptm kiibbbb:)”

Yemin ediyorum şu paragrafı yazarken acı çektim,alnımdan koç taşşağı kadar terler döküldü.Ne zor işmiş be kardeşim,böyle mesaj atanları kutluyorum,ayakta alkışlıyorum.Gerçekten büyük bir yetenek bu,benim gibi yetersiz insanların beceremeyeceği bir ustalık söz konusu.Üstelik sesli harf tasarrufu yaparak küresel ısınmayı azaltıyorlar.Al Gore’un sizi gibi gençlere ihtiyacı var yürüyün be kim tutar sizi!

Türkçe’ye tecavüz edilmesini bir kenara bıraktım –bunu başka bir yazıda tartışalım sevgili okurlar,malum genciz,malız,vizyonumuz dar,konu az,dikkatli harcamak lazım- asıl kopukluk birbirimize bu kadar “yakın sanıp uzak” olmamız.Nerede eski asker mektupları,nerede aşıkların ailelerinden gizli buluşmaları,sevdiğinden sadece bir cümle duyabilmek için 3 ay beklemeleri,”Merhaba aşkım iyi misin” gibi basit bir cümlenin bile bir ay boyunca ağzın kulaklarda sabit kalmasını sağladığı o zamanlar

Burada suçu SMS’e yüklemek yanlış,her zamanki gibi suç bizlerin,şu mis gibi gezegenin birkaç bin yılda ağzına sıçmış,kardeş kardeş yaşamak yerine senin saçın kıvırcık benimki düz diye gruplara ayrılmışların çocuklarıyız biz.Hiçbir zaman doymamış,mis gibi cennette yaşamak varken kurtlu bir elma merakına sürgün edilmişlerden gelmişiz hepimiz,ama ne yazık ki hiçbirimiz ders alamamış geçmişten.

Şimdi bazılarınız “Ne alakası var yine sallamaya başladı salak salak konuşuyor,ne sanıyor ki kendini bu” diyebilir,ama hitap etmek istediğim kitle “Vay be önce pizza sonra SMS’ten çıkarak sağlam tespitlerde bulunmuş ibne,helal olsun valla” diyecektir.Eğer demiyorsanız boşuna okumayın bu yazıyı,hatta benimle iletişim kurmayın bir daha,Facebook’tan ilkokul arkadaşlarınızı bulun.

Konuyu biraz dağıttım her zamanki gibi,en son yakın sanıp uzak olmakta kalmıştım.Cep telefonlarının ve internetin bize tanıdığı müthiş olanakları hoyratça kullanıyoruz. Karşımızdaki özel kişiyle geçirdiğimiz zamanı kaliteli kılmak yerine sırf kalbimizdeki ses öyle diyor diye suyunu çıkartıyoruz.Belli bir süre sonra da bayatlıyor tabi herşey, canımızdan çok sevsek de kaybetmiş oluyoruz karşımızdakini.Bu tarz iletişimin en kötü tarafı ise yalan söylemenin çok ama çok kolay olması.Bir yandan “Çok da sikimde ya” derken parmaklarımız “AAA gerçekten mi,beni hep şaşırtıyorsun” yazıyor.Milyon kez söylenmiş “Seni Seviyorum”lar karşımızdaki için 2 kelime ve 13 harften öteye gitmez oluyor.Kaçınmaz son gelince kendimizi değil karşıdakini suçluyoruz,daha da gaza gelip toplumu suçlayanlar da olmuyor değil.Başımıza gelen herşeyin en azından yüzde bir bile olsa bizim suçumuz olduğunu kabullenmek istemiyoruz.Dostlarımız da “Sana kız mı yok abi,onun kaybı nah bulur senin gibi adamı” diyerek pek de yardımcı olmuyorlar.

“Sevmek suç mu abi,her gün onlarca mesaj attım,şimdi sıkıldım diye bıraktı beni”

Evet yanlış yerdesiniz,tanıdığınız Bengisu’yu siktim öldü,bundan sonra böyle.Ağzı hala bozuk ama düşünce adamı oldu eski dostunuz.”Ulan hayatında bir kızın elini bile tutmamış adam nasıl böyle ilişkiler hakkında atıp tutuyor” şeklindeki serzenişlerinizi “Siz 31 çekerken ben çiftleri izliyordum ibneler” şeklinde yanıtlarım.Yazıya da burada son veririm.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu yazın teknolojinin kaçınılmaz boyunduruğu altında olduğumuzu açıkça gösteriyor. İnsanlar biliyor bunu fakat senin gibi cesaret edip söyleyemiyor. Onlar artık daha korkak,daha uzak birbirlerinden ve daha bıkmış. Acı tarafları yine ortaya çıkartıp bizleri uyandırdığın ve utandırdığın için teşekür ederim.